What Awaits Turkish Cypriots if a 'Two-State' Solution is Implemented in Cyprus? (Tr: Kıbrıs'ta 'İki Devlet' Gerçekleşirse Kıbrıslıtürkleri Neler Bekliyor?)
What Awaits Turkish Cypriots if a 'Two-State' Solution is Implemented in Cyprus?
Yesterday, I watched the speeches of Turkish President Erdoğan and President Christodoulides of the Republic of Cyprus at the 79th session of the United Nations General Assembly. Erdoğan's speech particularly caught my attention. His statements regarding the Israel-Palestine issue were quite "strong." As he advocated for the recognition of Palestine, the supremacy of international law, and the immediate end to the war, applause could be heard from the hall. He positioned himself, at least in his speech, on the "right" side of history by speaking about international law… But what about Cyprus? Isn't international law still valid in the case of Cyprus?
"International law is not 'à la carte'," said Christodoulides, responding to Erdoğan's proposal for "two equal sovereign states," which Erdoğan has been reiterating at the UN General Assembly for two consecutive years. While the entire world says this violates international law, Erdoğan continues to argue that "federation is dead" and insists that there should be two separate states in Cyprus. Countless UN Security Council resolutions say the opposite… While the two-state solution may seem like an impossible and dystopian idea, it is being voiced more and more each day. Let’s analyze it... What would happen if this idea were to become reality?
Let’s start with Turkey. We all know that Turkey is one of the three guarantor states of the Republic of Cyprus. In 1974, Turkey intervened on the island under the Guarantor Agreement, claiming it was to "restore peace and maintain constitutional integrity." This initial intervention found a legal basis in the Agreement and was considered legitimate under international law. However, Turkey’s failure to withdraw its troops and the de facto division of the island has been regarded as a violation of international law. This is precisely where the situation referred to as "occupation," which AKEL General Secretary Stefanou mentioned during the Socialist International meeting and which led to Özel leaving the meeting, comes into play. The current demand for two states envisions legitimizing this situation, which violates international law, along with the resulting human rights violations, and calls for the de jure division of the island, thus undermining the constitutional territorial integrity of the state for which Turkey is a guarantor. The implementation of such a scenario would only worsen Turkey's legal and political troubles.
As for us, Turkish Cypriots… In my humble opinion, the implementation of the two-state solution would confront Turkish Cypriots with very serious and irreversible consequences. The assimilation we are currently facing would be given a legal basis, and Turkish Cypriots would reach a point where they lose their identity and culture. This is because everyone living in the northern part of the island would now be recognized as "citizens of the TRNC," and Turkish Cypriots would no longer be considered citizens of the Republic of Cyprus. Turkish Cypriots would no longer be part of the Republic of Cyprus, but only a part of the "TRNC."
Additionally, since there would no longer be a ceasefire line but rather a real "national border," you wouldn’t be able to simply cross into the Republic of Cyprus for shopping anymore... Of course, you could travel to the Republic of Cyprus by obtaining a visa from their embassy, just like "foreigners." Most likely, there won’t be a Republic of Cyprus embassy in the "TRNC," just as there isn’t one in Turkey. You’d first get your Schengen visa, travel to an EU country, apply for a visa at the Republic of Cyprus Embassy there, and fly to visit the other half of your island, your homeland... If you can accept it, that is.
I’ll continue with the words of the Republic of Cyprus Foreign Minister Kombos: “In the two-state scenario, Turkish Cypriots will be left outside the EU.” Yes, that’s correct. Turkish Cypriots will no longer be citizens of the Republic of Cyprus. The "TRNC" will not automatically become an EU country either. To join the EU, it will need to apply from scratch. Additionally, for it to become an EU member, all countries in the EU, including the Republic of Cyprus, would need to approve the membership – and I think you can imagine how likely that is. Moreover, this process is not a short one. Let’s not forget the example of Turkey, which has been waiting for EU membership since 1987. In short, the two-state solution means a complete severance of Turkish Cypriots from the EU. It means losing all EU rights and the funds provided by the EU.
I’m reaching my word limit, but there is still so much to write... But let me ask you a question: despite all this, is the solution you desire really "two equal sovereign states"?
Published in Ozgur Gazete on 02.10.2024
https://ozgurgazetekibris.com/kose-yazarlarimiz/gencler_yaziyor/153424-kibrista-iki-devlet-gerceklesirse-kibrisliturkleri-neler-bekliyor.html
***
Turkish:
Kıbrıs’ta ‘İki
Devlet’ Gerçekleşirse Kıbrıslıtürkleri Neler Bekliyor?
Dün Türkiye Cumhurbaşkanı
Erdoğan ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Christodoulides’in Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu’nun 79. oturumundaki konuşmalarını izledim. Erdoğan’ın
konuşması özellikle dikkatimi çekti. Filistin-İsrail meselesine dair verdiği demeç
oldukça ‘güçlü’ydü. Filistin'in tanınmasını, uluslararası hukukun üstünlüğünü
ve savaşın bir an önce sona erdirilmesi gerektiğini savundukça, salondan gelen
alkışlar duyuluyordu. Bu konuda, uluslararası hukuktan söz ederek kendisini
tarihin ‘doğru’ tarafında konumlandırıyordu, en azından konuşmasında bunu
yansıtmaya çalışıyordu… Peki, ya Kıbrıs konusunda? Kıbrıs meselesinde de hala
‘uluslararası hukuk’ geçerli, değil mi?
“Uluslararası hukuk, ‘à la
carte’ değildir,” dedi Hristodoulides, Erdoğan’ın art arda iki yıldır BM Genel
Kurulu'nda dile getirdiği ‘iki eşit egemen devlet’ önerisine tepki gösterirken.
Tüm dünya, bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu söylerken, Erdoğan,
“federasyon öldü,” diyerek Kıbrıs’ta iki farklı devletin var olması gerektiğini
savunuyor hala. Sayısız BM Güvenlik Konseyi kararı da bunun aksini söylüyor… İki
devlet tezi, her ne kadar imkansız ve distopik bir tez olsa da gün geçtikçe
daha da çok dillendiriliyor. Bizler de inceleyelim bakalım... Eğer bu tez
gerçekleşirse bizleri neler bekliyor?
Öncelikle Türkiye’den
başlayalım. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üç garantör
devletinden biri. Zaten 1974 yılında, ‘barışı getirmek ve Anayasal bütünlüğü
sağlamak’ amacıyla Garantörlük Antlaşması’na dayanarak adaya müdahale etti. Bu
ilk müdahale, söz konusu Antlaşma sayesinde yasal bir zemin bulmuş ve
uluslararası hukukta meşru kabul edilmiştir. Ancak Türkiye’nin askerini geri
çekmemesi ve adanın de facto bölünmesine yol açması, uluslararası hukukun
ihlali olarak değerlendirilmektedir. Kısacası AKEL Genel Başkanı Stefanou’nun
Sosyalist Enternasyonel’in toplantısında dile getirdiği ve Özel’in toplantı
salonunu terk etmesine sebebiyet veren durum, yani ‘işgal’ durumu, tam olarak
bu noktada başlıyor. Şu an talep edilen iki devlet, uluslararası hukuka aykırı
olan bu durumun ve bu durumdan dolayı oluşan insan hakları ihlallerinin
meşrulaştırılmasını ön görmekte, adanın de jure olarak bölünmesi gerektiğini
söylemekte ve Türkiye’nin garantörü olduğu devletin Anayasal toprak bütünlüğünü
zedelemektedir. Böyle bir durumun gerçekleşmesi, Türkiye’nin başını hem hukuki
hem siyasi olarak daha da derde sokacaktır.
Biz Kıbrıslıtürklere gelince…
Naçizane fikrimce, iki devlet tezinin hayata geçmesi, Kıbrıslıtürkleri çok
ciddi ve geri dönüşü olmayan sonuçlarla karşı karşıya bırakacaktır. Şu anda
maruz kaldığımız asimilasyon, bu durumda yasal bir zemine oturtulacak ve Kıbrıslıtürkler,
kendi kimliklerini ve kültürlerini kaybetme noktasına geleceklerdir. Çünkü
adanın kuzeyindeki herkes artık ‘kktc vatandaşı' olarak kabul edilecek ve Kıbrıslıtürklerin
Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı diye bir durum söz konusu olmayacaktır. Çünkü
artık Kıbrıslıtürkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçası olmaktan çıkıp
yalnızca 'kktc’nin bir parçası' haline geleceklerdir...
Ayrıca artık arada bir ateşkes hattı
değil, gerçek bir ‘ülke sınırı’ olacağı için maalesef her istediğinizde Kıbrıs
Cumhuriyeti’ne geçip alışveriş de yapamayacaksınız… ‘Yabancılar’ gibi Kıbrıs
Cumhuriyeti Elçiliği’nden vize alıp seyahat edebilirsiniz Kıbrıs Cumhuriyeti’ne
tabi ki. Türkiye’de olmadığı gibi, ‘kktc’de de ileride Kıbrıs Cumhuriyeti
elçiliği olmayacak büyük ihtimalle. Önce Schengen vizenizi alır bir AB ülkesine
gider, oradaki Kıbrıs Cumhuriyeti Elçiliği’nden vize başvurusu yapar ve uçakla
ziyaret edersiniz adanızın, memleketinizin diğer yarısını... Eğer içinize
sindirebilirseniz tabi...
KC Dışişleri Bakanı Kombos’un sözleri ile devam edeceğim: “iki devlet
durumunda Kıbrıslıtürkler AB’nin dışında kalacaklardır.” Evet, doğru. Kıbrıslıtürkler
artık Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayacak. ‘Kktc’ de otomatik bir AB ülkesi olmayacak,
AB ülkesi olabilmesi için en baştan başvuru yapması gerekecek. Ayrıca AB üyesi
olabilmesi için AB’deki tüm ülkelerin, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de üyeliğe
onay vermesi gerekecek ki tabi bunun olasılığının da ne olduğunu bence tahmin
edebiliyorsunuzdur. Ayrıca bu süreç de çok kısa bir süreç değil hani, üstelik
de önümüzde 1987’den itibaren üyelik kabulü bekleyen bir devlet örneği var:
Türkiye. Kısacası iki devlet demek, AB’den Kıbrıslıtürklerin tamamen kopması
demek. Tüm AB haklarının, AB’nin sağladığı fonların artık olmaması demek...
Kelime sınırımın sonuna geliyorum ancak yazılabilecek çok şey var
hala... Peki sizlere bir soru, tüm bunlara rağmen istediğiniz çözüm ‘iki eşit
egemen devlet’ mi gerçekten?
Yorumlar
Yorum Gönder