US-Ukraine Relations Strain: Troubling Days Ahead for the EU (Tr: ABD ve Ukrayna Arası Geriliyor: AB İçin Sıkıntılı Günler Başlıyor)
US-Ukraine Relations Strain: Troubling Days Ahead for the EU
The latest developments regarding the United States’ stance on the war in Ukraine have underscored the need to examine the European Union’s geopolitical role from a broader perspective. What is certain is that relations between Europe and the United States have been affected by their differing approaches to the war in Ukraine, and tensions have escalated compared to the pre-Trump era.
US-Ukraine relations have largely deteriorated, especially after the contentious White House meeting between Trump and Zelensky. EU leaders, during a defense and security summit held in Brussels, discussed their continued support for Ukraine and efforts to reduce their dependence on the US by establishing a more autonomous European defense. This summit revealed divisions within the EU, as Hungary and Slovakia supported Trump’s plan. These countries have maintained a cautious stance regarding the deployment of European military forces to Ukraine, preventing the formation of a strong and unified European front during the meeting.
Additionally, the failure of most NATO member states to meet their obligation of allocating 2% of their GDP to military equipment and the EU’s lack of its own military force have heightened concerns about Europe’s ability to engage in the war in Ukraine without US presence and support. President Trump has stated that he will not send troops to Ukraine and has suspended aid, emphasizing that assistance will not continue unless Zelensky demonstrates a genuine willingness to negotiate an agreement with the US. According to Trump, this agreement would involve granting the US rights to exploit Ukraine’s rare earth minerals. Under these pressures, it seems almost inevitable that Zelensky will resume negotiations with Trump in a way that largely aligns with American demands.
Ukrainian President Volodymyr Zelensky, at a summit in Kyiv, continued his search for international support and reiterated his distrust of Russia. European Commission President Ursula von der Leyen announced a €3.5 billion aid package. While the US was not represented, other allies expressed their solidarity via video conference.
These developments highlight Europe’s commitment to maintaining its support for Ukraine and strengthening its defense capabilities. Additionally, Ukraine’s EU membership process has gained momentum, with discussions suggesting the possibility of accession before 2030.
In conclusion, the war in Ukraine has had significant effects on international relations, prompting the EU to reassess its defense policies. The US stance and internal divisions within the EU are accelerating efforts to develop a more independent European defense strategy.
Europe's Strategic Autonomy Debate: Was Volt Europa Right?
These developments have once again brought to the forefront the necessity for Europe to adopt a more independent stance in its foreign policy and defense capabilities. During the European Parliament elections, Volt Europa advocated for the EU to establish an independent common foreign policy and defense mechanism separate from NATO. However, this proposal was largely rejected, with the prevailing view favoring the EU’s continued commitment to the transatlantic alliance.
Yet, given the US’s increasingly distant approach to security interests in Europe, Volt’s argument for strategic autonomy no longer appears to be a luxury but a necessity. Trump’s decision to cut military aid to Ukraine, coupled with Europe’s lack of sufficient military capacity to fill this gap, poses a major security risk for the EU. European leaders must recognize that having an independent defense force is no longer a mere theoretical discussion but a practical necessity for making Europe more resilient to future crises.
At this point, while Volt’s vision was dismissed in the early 2020s as unnecessary political idealism by many, today’s geopolitical reality facing the EU demands a reassessment of this perspective. Europe taking control of its own defense is no longer an option—it is an imperative.
(Published in Özgür Newspaper on 07.03.2025)
*
Turkish:
ABD ve Ukrayna Arası Geriliyor: AB İçin
Sıkıntılı Günler Başlıyor
Amerika Birleşik Devletleri'nin Ukrayna'daki savaşa yönelik tutumuna
ilişkin son gelişmeler, Avrupa Birliği'nin jeopolitik olaylar bağlamındaki
rolünü daha geniş bir çerçevede inceleme gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Kesin olan şu ki, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkiler,
her iki tarafın Ukrayna’daki savaşa yönelik tutumlarından dolayı etkilenmiştir
ve Trump öncesi döneme kıyasla daha gergin bir haldedir.
ABD-Ukrayna ilişkileri, özellikle Trump ve Zelenskiy arasındaki olaylı
Beyaz Saray toplantısının ardından büyük ölçüde kopmuş durumdadır. AB
liderleri, Brüksel'de düzenlenen savunma ve güvenlik zirvesinde, Ukrayna'ya
devam eden desteklerini ve ABD'ye olan bağımlılıklarını azaltarak daha özerk
bir Avrupa savunması oluşturma çabalarını tartışmışlardır. Bu zirve, Macaristan
ve Slovakya'nın Trump'ın planına destek vermesi nedeniyle AB içinde
bölünmelerin olduğunu ortaya koymuştur. Bu ülkeler Ukrayna’ya Avrupa askeri
güçlerinin gönderilmesi konusunda mesafeli durdukları icin bu toplantıda güçlü
ve ortak bir Avrupa cephesi oluşturulamamıştır.
Buna ek olarak, NATO üyesi ülkelerin çoğunun askeri teçhizatları için
GSYİH’larının %2’sini ayırma yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve Avrupa
Birliği’nin kendi askeri gücüne sahip olmaması, Avrupa’nın ABD’nin varlığı ve
desteği olmadan Ukrayna’daki savaşa dahil olma ihtimali konusunda endişeleri
artırmaktadır. Başkan Trump, Ukrayna’ya asker göndermeyeceğini ve yardım
sağlamayı askıya aldığını belirterek, Zelenskiy’nin ABD ile bir anlaşma yapmaya
gerçekten hazır olduğunu gösterene kadar yardımların devam etmeyeceğini ifade
etmiştir. Trump’a göre, bu anlaşma Ukrayna’nın nadir toprak elementlerinin ABD
tarafından işletilmesini içerecektir. Bu baskılar altında Zelenskiy’nin, büyük
ölçüde Amerikan taleplerini karşılayacak şekilde, Trump ile görüşmelere geri dönmesi
neredeyse kesin görülmektedir.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Kiev'de düzenlenen bir
zirvede uluslararası liderlerle bir araya gelerek destek arayışını sürdürmüş ve
Rusya'ya karşı güvensizliğini yinelemiştir. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von
der Leyen, 3,5 milyar euroluk bir yardım paketi açıklamıştır. ABD temsil
edilmemiş olsa da, diğer müttefikler video konferans yoluyla dayanışmalarını
ifade etmişlerdir.
Bu gelişmeler, Avrupa'nın Ukrayna'ya verdiği desteği sürdürme ve kendi
savunma yeteneklerini güçlendirme kararlılığını göstermektedir. Ayrıca,
Ukrayna'nın AB üyeliği süreci hız kazanmış ve 2030'dan önce bir üyelik
olasılığı tartışılmaktadır.
Sonuç olarak, Ukrayna'daki savaş, uluslararası ilişkilerde önemli
etkilere yol açmakta ve AB'nin savunma politikalarını yeniden değerlendirmesine
neden olmaktadır. ABD'nin tutumu ve iç bölünmeler, AB'nin daha bağımsız bir
savunma politikası geliştirme çabalarını hızlandırmaktadır.
Avrupa’nın Stratejik Özerklik Tartışmaları: Volt Europa Haklı mıydı?
Bu gelişmeler,
Avrupa’nın kendi dış politikası ve savunma gücü konusunda daha bağımsız bir
çizgi benimsemesi gerekliliğini bir kez daha gündeme getirmiştir. Avrupa
Parlamentosu seçimlerinde Volt Europa, AB’nin NATO’dan bağımsız bir ortak dış
politika ve savunma mekanizmasına sahip olması gerektiğini savunmuştu. Ancak,
bu öneri çoğunluk tarafından reddedilmiş ve AB’nin transatlantik ittifaka bağlı
kalması gerektiği görüşü baskın çıkmıştı.
Fakat günümüzde ABD’nin Avrupa’daki güvenlik çıkarlarına mesafeli
yaklaşımı, Volt’un savunduğu stratejik özerklik fikrinin aslında bir lüks
değil, bir zorunluluk olduğunu gözler önüne seriyor. Trump yönetiminin
Ukrayna’ya olan askeri desteği kesmesi ve Avrupa’nın bu boşluğu dolduracak
yeterli askeri kapasiteye sahip olmaması, AB için büyük bir güvenlik açığı
yaratmaktadır. Avrupa liderleri, bağımsız bir savunma gücüne sahip olmanın
sadece teorik bir tartışma olmadığını, aksine Avrupa’nın gelecekteki krizlere
karşı daha dayanıklı hale gelmesi için somut adımlar atması gerektiğini fark
etmek zorundadır.
Geldiğimiz noktada, Volt’un vizyonu, 2020’lerin başında birçok kişi
tarafından gereksiz bir siyasi idealizm olarak görülse de, bugün AB’nin karşı
karşıya olduğu jeopolitik gerçeklik nedeniyle yeniden değerlendirilmeye muhtaç
hale gelmiştir. Avrupa’nın savunma konusunda kendi kaderini eline alması artık
bir seçenek değil, bir zorunluluktur.
Yorumlar
Yorum Gönder