Quarter to the EU Elections: 'The Time Has Come' to Correct The Misconceptions That Are Known To Be True (Tr: AB Seçimlerine Çeyrek Kala: Doğru Bilinen Yanlışları Düzeltmenin 'Zamanı Geldi')
Quarter to the EU Elections: It's Time to Correct Common Misconceptions
With a week left until the European Parliament elections, this campaign period is turning out to be quite competitive, especially since, for the first time, three Turkish Cypriot candidates are running from different parties. However, the competition doesn't always progress in a 'measured' manner. Some are more focused on discrediting their opponents rather than promoting their own policies. These tactics, employed solely to win a 'seat', could be harmful to our future, a fact often overlooked...
Firstly, I'd like to remind you that when you vote in the EU elections, you're not only voting for your local party but also for political groups within the EU. In short, it is crucial to research the political group of the candidate or party you support locally. Your candidate might present a different propaganda during the election period but might act differently once elected, surprising you. This is a common occurrence in Cypriot politics, isn't it?
Today, I will discuss defense policies, the most debated topic. Except for two political groups, all others, for example, EPP (Christian Democrats), S&D (Socialists and Democrats), Greens, and ECR (Conservatives), have "cooperation with NATO" written in their manifestos. The groups opposed to NATO are the ID (Identity and Democracy), composed of far-right parties, and the Left, which, although successful in social issues, in my opinion, remains weak in defense policies. They oppose both NATO and the EU having its own army. Of course, this stance stems from Euroscepticism. However, with ongoing conflicts like Ukraine-Russia and Palestine-Israel near the European continent, it doesn't seem very logical for the EU to lack a strong defense right now.
Additionally, we have the option of "the EU having its own army" in front of us. This item is found in the manifesto of Volt, labeled 'pro-NATO' in Cyprus, quite ironic! Volt is Europe's first 'transnational' party and aims to form its own group in the European Parliament. Their defense policies can only be evaluated within the framework of their vision for the future of the EU. We are aware that the EU is currently ineffective. Due to the consensus principle, it is slow to respond to global events, and the legislative process is lengthy and exhausting because it is bogged down in bureaucracy. Hence, we have an unavoidable 'reform' process ahead of us. Should we deepen and strengthen our union or break it apart and disband it?
Volt believes in a federal and integrated Europe directly accountable to its citizens. They argue that Europe should be militarily autonomous and that the security of its citizens shouldn't depend on decisions made by alliances like NATO across the Atlantic. This autonomy would allow the EU to act according to its own values and avoid entering conflicts that do not serve its common goals. For instance, on the Palestinian issue, some European countries have independently decided to recognize Palestine. If Europe had its own army, it could act more freely in foreign policy, reducing the influence of the US and NATO, and could take steps such as halting arms aid.
Moreover, establishing a European army would create a defense structure capable of protecting small territories like Cyprus, which lacks a strong military force to defend itself. This army would ensure security without relying on guarantors with ethnic or colonial ties, which is particularly important given the historical events that have shaped our region. Cyprus is a prime example of why a European army is necessary. Currently, Cyprus has guarantors with ethnic and colonial ties on the island. However, this arrangement often leads to external influence and intervention, complicating Cyprus's security situation and sovereignty.
The guarantor system, which brought Greece and later Turkey to our island, leading to today's division, is a case in point. Cyprus could not establish its own army and effectively defend itself. This is why the Annan Plan proposed the continuation of these guarantor systems. However, one of the main reasons for the "no" vote from the Republic of Cyprus was that this plan included the continuation of the guarantor system based on ethnic and colonial roots; most Cypriots do not want these ethnic guarantors from the past, nor do they want to relive the pains of the past.
The establishment of a European army would eliminate the need for Cyprus to depend on these guarantor states for its defense. This would allow Cyprus to move beyond historical dependencies and political complexities. In short, it doesn't take much imagination to see how Volt's idea and Europe's assistance in defense could benefit Cyprus.
Therefore, on June 9th, let's all be at the polls. It's time to leave outdated ideas behind and illuminate the future of Cyprus.
(Published on Özgür Gazete on 04.06.2024)
AB Seçimlerine
Çeyrek Kala: Doğru Bilinen Yanlışları Düzeltmenin ‘Zamanı Geldi’
Avrupa Parlamentosu
seçimlerine bir hafta... İlk kez üç tane Kıbrıslıtürk adayın, farklı
partilerden yarıştığı bu seçim kampanyası dönemi oldukça çekişmeli geçiyor.
Ancak rekabet her zaman ‘dozunda’ ilerlemiyor. Çünkü bazıları, kendi
politikalarını öne sürmekten çok rakibini kötülemekle uğraşıyor. Sırf bir
‘koltuk’ kazanmak için yaptıkları bu hamlelerin geleceğimiz için zararlı
olabileceği göz ardı ediliyor...
Öncelikle, AB
seçimlerinde oy verdiğinizde, yerel partinizin yanında, AB’deki siyasi
gruplamalara oy verdiğinizi hatırlatmak istiyorum. Kısacası, yerelde
desteklediğiniz adayın ya da partinin, siyasi grubunu araştırmanız oldukça
önemli. Çünkü adayınız seçim döneminde farklı bir propaganda ile karşınızda
olabilir; ancak seçildikten sonra farklı davranıp sizi şaşırtabilir.
Kıbrıs’taki siyasette en sık başımıza gelen olaylardan biri de bu zaten, değil
mi?
Bugün, en çok
tartışılan konu olan savunma politikalarından bahsedeceğim. İki siyasi grup
dışında, tamamının, örneğin EPP (Hristiyan Demokratlar), S&D (Sosyalistler
ve Demokratlar), Yeşiller ve ECR (Muhafazakarlar) manifestolarında, “NATO ile
işbirliği” maddesinin yazılı olduğunu görebilirsiniz. NATO’ya karşı olan
gruplar ise ID (Kimlik ve Demokrasi) denilen aşırı sağ partilerin oluşturduğu
grup ile sosyal konulardaki başarısını kanıtlamış; ancak savunma politikaları
konusunda benim fikrimce zayıf kalan Left (Sol). Hem NATO’ya karşılar, hem
AB’nin kendi ordusu olmasına. Tabii ki bu tutum Avrupa şüpheciliğinden
kaynaklanıyor. Ancak Avrupa kıtasının hemen dibinde, devam eden Ukrayna-Rusya
ile Filistin-İsrail çatışmalarında AB’nin güçlü bir savunmaya sahip olmaması,
şu anda pek mantıklı değil gibi görünüyor.
Bunların yanında,
“AB’nin kendi ordusuna sahip olması” diye bir seçenek var önümüzde. Bu madde
ise, Kıbrıs’ta ‘NATOcu’ etiketi yapıştırılan Volt’un manifestosunda yer alıyor,
ne kadar da ironik ama!
Volt, Avrupa’nın
ilk ‘sınırötesi’ partisi, ve AP’de kendi gruplarını kurma hedefleri var.
Savunma politikaları ise ancak AB'nin geleceğine ilişkin vizyonları
çerçevesinde değerlendirilebilir. AB’nin, şu an bulunduğu pozisyonunda işlevsiz
olduğunun farkındayız. Konsensus ilkesinden dolayı küresel olaylara tepki
verebilme konusunda yavaş, bürokrasinin içerisinde boğulduğu için mevzuat
değişiklikleri süreci oldukça uzun ve yorucu. Yani önümüzde, kaçınılması mümkün
olmayan bir ‘reform’ süreci var. Birliğimizi derinleştirmeli ve güçlendirmeli
miyiz yoksa onu parçalara ayırıp dağıtmalı mıyız?
Volt,
vatandaşlarına karşı doğrudan sorumlu olan federal ve entegre bir Avrupa'ya
inanıyor. Avrupa'nın askeri açıdan özerk olması gerektiğini ve vatandaşlarının
güvenliğinin Atlantik ötesinde, NATO gibi ittifaklar tarafından alınan
kararlara bağlı olmaması gerektiğini söylüyor. Bu özerklik, AB'nin kendi
değerleri doğrultusunda hareket etmesini ve ortak hedeflerine hizmet etmeyen
çatışmalara girmesini önler. Örneğin, Filistin konusunda bazı Avrupa ülkeleri
bağımsız bir duruş sergileyerek Filistin’i tanıma kararı almışlardır. Avrupa,
kendi ordusuna sahip olursa, dış politikada daha özgür hareket edebilir ve bu
tür konularda ABD’nin ve NATO’nun etkisini azaltarak, silah yardımını durdurmak
gibi adımlar atabilir.
Dahası, bir Avrupa
ordusunun kurulması, Kıbrıs gibi kendisini savunabilecek sağlam bir askeri güce
sahip olmayan, küçük topraklara sahip olan devletleri koruyabilecek bir savunma
yapısı yaratacaktır. Bu ordu, etnik ya da kolonyal bağları olan garantörlere
ihtiyaç duymadan güvenliği sağlayacaktır ki bu, bölgemizi şekillendiren tarihi
olaylar göz önüne alındığında özellikle önemlidir. Bu yüzden Kıbrıs, bir Avrupa
ordusunun neden gerekli olduğunun en iyi örneğidir. Şu anda Kıbrıs koruma için
iki etnik bağları, bir kolonyal bağları olan garantörler adamızda mevcuttur.
Ancak bu düzenleme, sıklıkla dış etki ve müdahaleye yol açarak Kıbrıs'ın
güvenlik durumunu ve egemenliğini karmaşık hale getirmektedir.
Yunanistan'ı ve
daha sonra Türkiye’yi adamıza getiren ve bugünkü bölünmeye sebebiyet veren bu
garantörlük sistemiydi. Kıbrıs, kendi ordusunu kurabilecek ve kendini etkili
savunabilecek bir donanıma sahip değildi. Bu yüzden Annan Planı, bu garantörlük
sistemlerinin korunmasını öngörüyordu. Ancak bu plana, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden
“hayır” çıkmasının başlıca nedenlerinden biri, etnik ve kolonyal köklere dayalı
bu garantörlük sisteminin devamını içermesiydi; çünkü Kıbrıslıların çoğu
geçmişten gelen bu etnik garantörleri istemiyor, geçmişin acılarını tekrardan
yaşamak istemiyordu.
Avrupa ordusunun
kurulması, Kıbrıs'ın savunması için artık bu garantör devletlere bağımlı olmasını
gerekmeyecektir. Bu, Kıbrıs'ın tarihsel bağımlılıkların ve siyasi
karmaşıklıkların ötesine geçmesine olanak tanıyacaktır. Kısacası Volt’un bu
fikrinin, ve Avrupa'nın Kıbrıs’a savunma konusunda nasıl yardımcı olabileceğini
görmek, çok fazla hayal gücü gerektirmiyor...
Bu yüzden, 9
Haziran’da hepimiz sandıklardayız. Çünkü modası geçmiş fikirleri kenara
bırakmanın, Kıbrıs’ımızın geleceğini aydınlatmanın ‘zamanı geldi’.
Yorumlar
Yorum Gönder