Hezbollah's Threat to Cyprus: Is Cyprus Really In Danger? (Tr: Hizbullah'ın Kıbrıs Tehditi: Kıbrıs Gerçekten Tehlikede mi?)

 Hezbollah's Threat to Cyprus: Is Cyprus Really In Danger?

Last week, Cyprus's agenda was rocked by Hezbollah's statement: "If Cyprus opens its airports or bases to Israel, it will become a target of Hezbollah."
Most in Cyprus interpret this in the context of aid provided from British bases to Israel, arguing that "the aid was provided by sovereign British bases; Cyprus has no say in British bases and cannot be held accountable."
Although it's a known fact that Hezbollah's statements extend beyond just British bases, let's put that aside for now...
Do we really have no words to say, no power to stop this military aid from Cyprus? International law actually suggests we are not powerless...
The Treaty Establishing the Republic of Cyprus No. 5476, signed in 1960, granted sovereignty over Akrotiri and Dhekelia bases to Britain.
This 'sovereignty' means that Britain has full authority and control over these areas independent of the Republic of Cyprus.
In short, this treaty explicitly guarantees that the bases are under Britain's exclusive sovereignty and limits Cyprus's ability to directly intervene in activities conducted in these areas.
However, this doesn't mean that our island being used as an "unsinkable aircraft carrier" for military aid obligates us to remain mere spectators...
Under international law, the Republic of Cyprus is a sovereign state and a member of the United Nations, which entails specific rights and obligations in the international community.
These obligations include ensuring that its territory is not used in a manner contrary to international law, including principles of humanitarian law and UN treaties.
Moreover, international precedents show that even though the host country may have limited control over foreign military bases, it can influence actions taken at those bases through diplomatic channels.
For example, Japan, despite not having control over U.S. bases within its borders, banned the deployment of nuclear weapons at U.S. bases in Japan through diplomatic means.
By adopting similar strategies and initiating diplomatic efforts, the Cyprus Government can ensure that its territory is not used in a manner that violates international law or jeopardizes its security.
This right of the Republic of Cyprus is also protected by Article 10(a) of Treaty No. 5476:
"... Any question or difficulty which may arise concerning the interpretation of this Treaty, or regarding any question or difficulty arising in connection with the application of military requirements of the United Kingdom, or the status, rights, and obligations of the forces of the United Kingdom and other associated forces in relation thereto, or the status of the forces of Greece, Turkey, and the Republic of Cyprus, generally, shall be resolved by negotiation between the Joint Headquarters of Greece, Turkey, and the Republic of Cyprus and the military authorities of the United Kingdom..."
If negotiations fail and issues remain unresolved, Article 10(b) of the Treaty provides for the establishment of an arbitration tribunal to ensure a fair and impartial resolution:
"... Any matter not resolved by negotiation between the military authorities in the above-mentioned cases or by diplomatic channel between the relevant parties for final decision shall be referred to a specially appointed arbitral tribunal. This tribunal shall consist of four representatives, one each from the Government of the United Kingdom, the Government of Greece, the Government of Turkey, and the Government of the Republic of Cyprus, and an independent Chairman appointed by the President of the International Court of Justice..."
In summary, the Cyprus government can initiate diplomatic negotiations with the UK to fulfill its erga omnes obligations and halt military aid from Cyprus Island, and if negotiations fail, it can request the establishment of arbitration tribunals based on Treaty No. 5476.
Will the Cyprus government take these steps? That remains uncertain.
Nevertheless, as Cypriots, I wanted to remind you once again that we have a say in every corner of our island under international law...
Finally, in my humble opinion, Hezbollah's 'attack' threats are not realistic. Although Cyprus is not a NATO member, its membership in the EU means an attack here could trigger NATO's involvement in this conflict.
Hezbollah probably does not want to engage in such a large-scale war...
Unless it's not a staged fight with the West...
But hopefully, such potential threats can show how important anti-imperialist movements are to us in Cyprus and can lead to mobilization... (Published in Özgür Gazete on 26.06.2024) Hizbullah’ın Kıbrıs Tehditi: Gerçekten Kıbrıs Tehlikede Mi? - Özgür Gazete Kıbrıs (ozgurgazetekibris.com) *** Turkish:

Geçtiğimiz hafta Kıbrıs’taki gündem, Hizbullah’ın sözleri ile sarsıldı: “Kıbrıs, havaalanlarını veya üslerini İsrail’e açarsa, Hizbullah’ın hedefi haline gelecektir

Kıbrıs’taki çoğu kişi bunu İngiliz üslerinden İsrail’e yapılan yardım çerçevesinden değerlendiriyor; “Yardımlar, egemen İngiliz üsleri tarafından yapılmıştır, Kıbrıs’ın İngiliz üslerinde söz hakkı yoktur, sorumlu tutulamaz,” deniliyor.

Her ne kadar Hizbullah’ın bu sözlerinin sadece İngiliz üsleri kapsamında yapılmadığı bilinen bir gerçek olsa da şimdilik bunu bir kenara bırakalım…

Acaba Kıbrıs adasından yapılan bu savaş yardımları karşısında söyleyebilecek sözümüz, durdurabilecek gücümüz gerçekten yok mu? Uluslararası hukuk bu konuda aslında güçsüz olmadığımızı söylüyor…

1960 yılında imzalanan Kıbrıs Cumhuriyeti Kurucu Antlaşması, No. 5476, İngiltere’ye Ağrotur ve Dikelya üslerinde egemenlik sağladı.

Bu ‘egemenlik’, İngiltere’nin bu alanlar üzerinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bağımsız olarak tam yetki ve kontrole sahip olduğu anlamına gelmektedir.

Kısacası işbu antlaşma, üslerin İngiltere’nin münhasır egemenliği altında olmasını açıkça güvence altına almakta ve Kıbrıs’ın bu alanlarda yürütülen faaliyetlere doğrudan müdahale etme kabiliyetini sınırlamaktadır.

Ancak bu da adamız ‘batmayan askeri üs’ olarak savaşa yardım amaçlı kullanılırken, bizlerin sadece seyirci kalmak zorunda olduğumuz anlamına gelmiyor…

Uluslararası hukukta Kıbrıs Cumhuriyeti, egemen bir devlettir ve Birleşmiş Milletler’in üyesidir, bu da onun uluslararası topluma belirli hak ve yükümlülükleri olduğu anlamına gelmektedir.

Buna “erga omnes” yükümlülükleri denir.

Bu yükümlülüklerden biri, kendi topraklarının, insancıl hukuk ve BM Antlaşması ilkeleri de dahil olmak üzere uluslararası hukuku ihlal edecek şekilde kullanılmamasını sağlamaktır.

Hatta uluslararası emsaller, ev sahibi ülkenin yabancı askeri üsler üzerinde sınırlı kontrolü olsa da diplomatik mekanizmalar aracılığıyla bu üslerden gerçekleştirilen eylemleri etkileyebildiğini göstermektedir.

Örneğin, Japonya kendi sınırları içerisinde bulunan ABD üsleri üzerinde kontrole sahip olmamasına rağmen, diplomatik yolları kullanarak ABD’nin Japonya’daki üslerinde nükleer silah konuşlandırılmasını yasaklamıştır.

Kıbrıs Hükümeti de benzer stratejiler benimseyerek ve diplomatik girişimler başlatarak, topraklarının uluslararası hukuka aykırı veya güvenliğini tehlikeye atacak şekilde kullanılmamasını sağlayabilir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu hakkı ayrıca, Kurucu Antlaşma No. 5476’nın 10. Maddesinin (a) fıkrasında da şu şekilde korunmuştu;

… Bu Antlaşma hükümlerinin yorumlanmasıyla ilgili herhangi bir soru veya zorluk şu şekilde çözümlenecektir: İngiltere’nin askeri gereksinimlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkabilecek herhangi bir soru veya zorluk, veya bu Antlaşma hükümlerinin İngiltere kuvvetlerinin statüsü, hakları ve yükümlülükleri ile onlarla ilişkili diğer kuvvetlerin durumunu nasıl etkilediği konusunda, veya Yunan, Türk ve Kıbrıs Cumhuriyeti kuvvetlerinin durumuyla ilgili olarak, genellikle Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Türkiye’nin üçlü Karargahı ile İngiltere silahlı kuvvetleri yetkilileri arasında müzakere yoluyla çözümlenecektir…

Eğer olur da müzakereler sonuç vermez ve sorunlar çözülmezse, Kuruluş Antlaşması’nın 10. Maddesinin (b) fıkrası, adil ve tarafsız bir çözüm sağlamak üzere bir tahkim mahkemesinin kurulabileceğini de söylüyor;

… Bu anlaşmanın hükümlerinin yorumlanmasında müzakere yoluyla çözülemeyen herhangi bir soru veya zorluk durumunda, yukarıda belirtilen durumlarda askeri yetkililer arasında veya diğer durumlarda ilgili taraflar arasında diplomatik kanalla müzakere yoluyla anlaşmaya varılamayan herhangi bir konu, son karar için özel olarak atanan bir tahkim heyetine yönlendirilecektir. Bu heyet, İngiltere Hükümeti, Yunanistan Hükümeti, Türkiye Hükümeti ve Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti tarafından her biri birer temsilci olmak üzere dört temsilciden oluşacak ve bağımsız bir başkan, Uluslararası Adalet Divanı Başkanı tarafından atanacaktır…

Özetle Kıbrıs hükümeti, erga omnes yükümlülüklerini yerine getirebilmek ve Kıbrıs adası üzerinden savaş yardımlarını durdurabilmek için İngiltere ile diplomatik görüşmeler başlatabilir, diplomatik görüşmeler bir sonuca varmadığı takdirde ise Kuruluş Antlaşması no. 5476’ya dayanarak tahkim mahkemelerinin kurulmasını talep edebilir.

Peki Kıbrıs hükümeti bunları yapacak mı? Meçhul.

Ancak yine de Kıbrıslılar olarak, uluslararası hukuk kapsamında adamızın her köşesinde söz sahibi olduğumuzu sizlere bir kez daha hatırlatmak istedim…

Son olarak naçizane fikrimce, Hizbullah’ın ‘saldırı’ tehditleri gerçekçi değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti, NATO üyesi olmasa da AB üyesi olmasından dolayı buraya olası bir saldırı, NATO’nun bu savaşa girme riskini tetikleyebilir.

Hizbullah, bu kadar büyük çaplı bir savaşa girmeyi muhtemelen istemeyecektir…

Batı ile danışıklı dövüş olmadığı takdirde tabi ki…

Ama umarım böyle olası tehditler, Kıbrıs’ta antiemperyalist hareketlenmelerin bizlere ne kadar önemli olduğunu gösterebilir, bir mobilizasyon başlamasını sağlayabilir…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Can Federal Cyprus, Be An 'Intermediate Formula' To Unitary Cyprus? (Tr: Federal Kıbrıs, Üniter Kıbrıs’a Giden Bir ‘Ara Formül’ Olabilir mi?)

We Are Moving Away from Solving the Mixed Marriage Problem! (Tr: Karma Evlilik Sorununa Çözüm Bulmaktan Uzaklaşıyoruz!)

Sea Areas, Turkey, 'Blue Homeland,' and Cyprus (1) (Tr: Deniz Alanları, Türkiye, ‘Mavi Vatan’ ve Kıbrıs (1))