From Thirty Years Ago to Today: Why Are We Still So Silent in the Face of Massacres? (Tr: Otuz Sene Öncesinden Bugüne: Neden Katliamlar Karşısında Hala Bu Kadar Sessiziz?)
April 7, 1994.
Exactly 30 years ago. A massacre that lasted for 100 days.
The result, the near extinction of a significant portion of a country's population, an entire community.
One of the United Nations' greatest failures, or perhaps one of its greatest failures: the Rwandan Genocide.
Rwandans lived together for years. There was no problem among them. But then, the imperialists invaded their land, colonized Rwanda.
"Divide and conquer."
Just like they did in other colonized places, they divided the Rwandan people based on physical features, just as Nazi Germany did. Ethnic division and tension between the two groups increased, once neighbors and cohabitants were alienated from each other.
In Rwanda, there were the minority Tutsis, who held the ruling status, and the majority Hutus, who were in the labor class. The colonizers granted ruling rights to the Tutsis, while the Hutus were subjected to inhumane working conditions.
With the end of World War II and the establishment of the United Nations, decolonization efforts began slowly around the world.
The United Nations told the colonizers, "Take all necessary steps for independence in Rwanda." Rwanda was on the verge of independence. But would independence, for the people manipulated by the colonizers, be a lasting solution?
With majority-rule democracy, Rwanda, upon gaining independence, transitioned from minority Tutsi rule to majority Hutu rule.
However, the imperialists had not completely withdrawn their hand from Rwanda; their divisive influence on the people still persisted.
Although it's not clear who initiated it to this day, it began with the downing of the plane belonging to the Hutu group's Rwandan president, leading to mass slaughter against the Tutsis.
Within 100 days, a total of 800,000 Tutsis were killed by Hutu extremists supported by the imperialists. The United Nations? It merely contented itself with watching this massacre from afar.
"Comparing the dark pages of world history opens a deep wound on humanity. However, it must be remembered that history is nothing but repetition."
Following the horrific massacre in Rwanda, the international community said, "Never again will such a thing happen." Yet today, when we turn our eyes to Gaza, we find ourselves once again in the midst of the same silence and indifference.
Today marks exactly six months since the beginning of the massacre in Gaza.
Today, all the war crimes under international humanitarian law are being committed one by one on Gaza soil.
Today, we are once again in the midst of a colossal disaster: more than 33,000 Palestinians have been killed, nearly 2 million Palestinians have been displaced, and more than 1 million Palestinians have been left to die of starvation.
Another people is being annihilated before the eyes of the international community, and we are merely watching. Thirty years ago, it was said, "Never again will such a thing happen," so why are we still so silent?
Once again, a humanitarian disaster is unfolding before our eyes. We are at a critical juncture.
Everyone must fulfill their responsibilities. Otherwise, history will surely judge us all.
(Published in Özgür Gazete on April 9, 2024.)
https://ozgurgazetekibris.com/instagram/138988-otuz-sene-oncesinden-bugune-neden-katliamlar-karsisinda-hala-bu-kadar-sessiziz.html
***
Turkish:
7 Nisan 1994.
Tam 30 yıl önce.
100 gün boyunca süren bir katliam.
Sonucu, bir ülkenin popülasyonunun büyük bir kısmının, koca bir toplumun neredeyse yok olması.
Birleşmiş Milletler’in en büyük başarısızlığı, ya da en büyük başarısızlıklarından sadece bir tanesi: Ruanda Katliamı.
Yıllarca birlikte yaşadılar Ruandalılar. Aralarında hiçbir sorun yoktu. Ama sonra emperyalistler ayak bastı topraklarına, kolonileştirdiler Ruanda’yı.
“Böl ve yönet”
Dünyanın diğer kolonileştirilen yerlerinde yaptıkları gibi, fiziksel özelliklerine bakarak ‘etnik kimliklerle’ böldüler Ruanda halkını, tıpkı Nazi Almanyası’nın yaptığı gibi. İki grup arasındaki etnik ayrım ve gerginlik gittikçe artıyor, bir zamanlar komşu oldukları, yan yana yaşadıkları insanlara karşı yabancılaştırılıyorlardı.
Azınlık olan, yönetici vasfındaki Tutsiler ile çoğunluk olan, işçi vasfındaki Hutular vardı Ruanda’da. Tutsilere sömürgeciler tarafından yönetme hakkı tanınıyor, Hutular insanlık dışı koşullarda çalıştırılıyordu.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi ve Birleşmiş Milletler’in kurulması ile dünyada yavaşça atılmaya başlandı dekolonizasyon adımları.
Birlemiş Milletler sömürgecilere; “Ruanda’da bağımsızlık için gerekli tüm adımları atın” dedi. Ruanda, bağımsızlığını kazanmak üzereydi. Peki, sömürgeciler tarafından birbirine karşı kışkırtılan halklar için bağımsızlık, kalıcı bir çözüm olacak mıydı?
Çoğunlukçu demokrasi ile, bağımsızlığını kazanan Ruanda, azınlık Tutsi yönetiminden çoğunluk Hutu yönetimine geçmişti.
Ancak emperyalistler tamamen elini çekmemişti Ruanda üzerinden, yarattıkları bölücü etki de halk üzerinde hala devam ediyordu.
Gün bugündür hala kimin tarafından yapıldığı bilinmese de, Hutu grubuna ait olan, Ruandalı başkanın uçağının düşürülmesi ile başladı Tutsilere karşı yapılan toplu katliam.
100 gün içerisinde toplam 800 bin Tutsi, emperyalist destekli Hutu ekstremistler tarafından öldürüldü. Birleşmiş Milletler mi? Bu katliamı sadece uzaktan izlemek ile yetindi.
“Dünya tarihindeki karanlık sayfaları karşılaştırmak, insanlığın üzerinde derin bir yara açar. Ancak unutmamak gerekir ki, tarih, tekerrürden ibarettir”
Ruanda’da yaşanan dehşet verici katliamın ardından, uluslararası toplum, “Asla bir daha böyle bir şey yaşanmayacak” demişti. Oysa bugün, gözlerimizi Gazze‘ye çevirdiğimizde, yine aynı sessizliğin ve kayıtsızlığın ortasında buluyoruz kendimizi.
Bugün, Gazze’deki katliamın başlamasının üzerinden tam altı ay geçti.
Bugün, uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki savaş suçlarının hepsi Gazze topraklarında teker teker işleniyor.
Bugün, yine kocaman bir felaketin içindeyiz: 33 binden fazla Filistinli öldürüldü, neredeyse 2 milyon Filistinli yerinden edildi ve 1 milyondan fazla Filistinli açlıktan ölüme terk edildi.
Bir halk daha, uluslararası toplumun gözleri önünde yok ediliyor ve bizler sadece izliyoruz.
Otuz sene önce, “Bir kere daha asla böyle bir şey yaşanmayacak” denilmişti, peki hala neden bu kadar sessiziz?
Gözümüzün önünde yine bir insanlık felaketi yaşanıyor.
Kritik bir zamandayız.
Herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
Yoksa tarih, elbet bir gün hepimizi yargılayacak.
(09.04.2024 tarihinde Özgür Gazete'de yayınlanmıştır.)
Yorumlar
Yorum Gönder